12 Şubat 2014 Çarşamba

BİZ AŞAĞIDA İMZASI BULUNAN “HASO’LAR VE MEMO’LAR”

                                                                                                            Doç. Dr. Fahri Sakal
           
            Elitist, militarist, tepeden inmeci ve halktan kopuk bir hareket, her fırsatta halkı aşağılayan bir zümre, halkın değerleriyle daima kavgalı bir sınıf. Hadi bir kere genel başkanlarının “sözü ayağa düşürmedik” diyerek Tek Parti iktidarını övmesini bir anlık gaflet sayalım. Ama bunun dışında bir sürü gaflar mı, itiraflar mı peş peşedir. Kâh Nevzat Tandoğan olur, Hitler-vârî bıyıklarla “komünist parti iyi bir şey olsa onu biz kurardık” diyecek kadar halka fırsat ve öncelik bırakmaz. Kâh Recep Peker olur, kendisini “yaşasın Demokratlar” diye protesto edenleri “basit kılıklı avamdan adamlar” diye tanımlarken “halk”ı nasıl gördüğünü ağzından kaçırır veya önce bir “devrim”le halkın başına geçirdiği şapkayı giyenleri “kasketliler” diye tahkir eder. Bazen millete “göbeğini kaşıyanlar” derken hakaret ettiğini millet anlamadı sanacak kadar kördürler; bazen de “bidon kafalı” halkın ilânihaye gazetesini satın alacak kadar saf olduğunu sanacak kadar piyasa ekonomisinden gafildirler. Bir bakarsınız milletin yüzde yetmişinin giysisine “fahişe kıyafeti” diyen ve peşinden “camilerde imam nikâhı ile seks” teklif eden bir Çığ olup milletin üzerine gelirler; üstelik bir de “Atatürk ödülü” alırlar; sonra da bir entel manken suretine girip, “dağdaki çoban”a takılarak “tatmin” olmaya çalışırlar.
            Bu kültürün pirini tanıyalım. Neyzen Tevfik’in “Rızk için Allah kerim/ Fışk için Cevdet Kerim” mısralarına konu olan, eski kurmay subaylardan, Sinop Milletvekili ve Tek Parti Hükümetlerinin bakanlarından Cevdet Kerim İncedayı. (Burhan Oğuz, Anılar, İst. 2000, s. 406–407’dan alıntılarla yazıyorum.) İncedayı 946 seçimlerinde Rıfat Ateş ile birlikte sabaha kadar oy sandıklarını kaçırıp DP oylarını imha eden ve yerine CHP oylarını dolduran ve hiç de ince olmayan bir kabadayıdır. Yoksa seçim öncesi anketlerde yüzde 17 görülüp de yüzde 90 ile seçim kazanılabilir miydi?
            Kahramanımızın başka hünerleri de vardır:
            Sekreteri veya dışarıdan gelen bir bayanla hep “çalışır” iken misafir kabul etmezmiş. Seçim sandıklarını değiştirme çalışkanlığının sebebini kendisine sordukları zaman, İktidarın “Haso’lara ve Memo’lara bırakılmayacak”  kadar önemli olduğunu söylemişti. Bu “Halkçı” demeci basından okuyan doğu kökenli üniversite gençliği bir beyanname yayınlayıp, kendilerinin bu vatanın evlatları olup olmadıklarını öğrenmek istediler.
            Bu marifet unutulmadan Tokatlıyan Otel’in ince ahşap duvarlarından bazı “ikna faaliyetleri” de duyulmuş; Istırap çeken kadın feryadı ve sair gürültüler…” işitilmeye başlanmıştı. Müşteriler büyük bir hazla dinliyor olmalıydılar. Cevdet Bey, bir kurmay binbaşının güzel karısından, kadının alışık olmadığı bazı şeyleri istiyormuş! Ama sonra hanım alıştı! İncedayı binbaşıya para verip kadını aldı. Fakat para verdiğini de etrafa anlattı. Ordu adamı tekaüde ayırdı.
            Nihayet yıl 1950 olunca Menderes karşısında iktidarı kaybetmenin azabı ve güzel hanımın hızına dayanamayan İncedayı’nın yaşlı kalbinin oyunbozanlığı işleri değiştirdi. Kerim Bey dar-ı bekaya irtihal etmişti. Allah Demokratlardan da tevarüs ettiği para ile uzun süre eski kocasıyla nikâhsız yaşayan o şuh hanımdan da razı olsun mu desek acaba?
            Bu hadise Aziz Nesin’e de Marko Paşa’da güzel ilhamlar verdi. Patrik Atanagoras’ın ağzından “…yapadzagim hep şak şak, tzikaracagim hepsi günahlari. Ama ki o Zevzeko Kerimos, onu tzikaramam, onda tzok günah var.” Sözleri dökülüyordu.
            Bu halk okumuyor ve okuyan da birilerinin dezenformasyon amaçlı, öğreten değil, unutturan yazılarını okuyor.
            Bir Osmanlı divan şairi ne kadar güzel söylemiş:
            “Varak-ı mihr-i vefayı kim okur kim dinler”

            

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder