KADIN
VE ERKEK
Fahri
SAKAL
Adamların nicesi üstünlüklerini, marifetlerini,
maharetlerini anlattı durdu. Kimi servetiyle, kimi yakışıklı oluşuyla, kimi de
makam ve mevki itibarı ile mağrur ve mütebessim halde kendilerini kadınların
gönül ülkesine sundular. Hiç bir hanımefendiyi etkileyemediler. Kadınlar da aynı
hal ve tavır içinde beyefendilere tepeden baktılar. İçlerinde çok güzel
olanları da vardı, asaleti ve görünüşüyle göz kamaştıranları da... Her biri
farklı bir dilber, şuh ve dildade idi. Hepsi itici bulundular. Kimse kimseyle
anlaşamadı.
Adamlar Kaf dağının ardında kendi Mehlikaa
Sultanlarını ararken, kadınlar muhayyel diyarlardan gelmesi gayri muhtemel
beyaz atlılarını bekler gibiydi.
***
Sonunda bir gün,
Bir kadın tam bir iyi niyet ve masumiyet
içinde "aramızda ne fark var
ki" diye sordu.
Adam,
kadının muamma dolu gözlerine bakarak
"sen bir sarmaşıksın, yeşil ve canlısın. Hayat dolusun. Ben ise bir kuru
ağaç gövdesiyim. Ne canlılığım ne de yeşilliğim var. Gittikçe yaşlanacağım,
sonra ölüp çürüyeceğim" dedi.
Kadın "hayır" dedi. "Tutunacak bir ağaç gövdesi veya
duvar olmazsa sarmaşığın hali ne olur? Sen olmazsan ben yerlerde sürünürüm.
Ayaklar altında çiğnenirim. Sana tutunursam yükseklere çıkarım; yerden, ayaklar
altına düşmekten kurtulurum."
Adam "bana tutunursan yükselirsin, ama bana
da hayat verirsin" dedi.
"Sen olmazsan ben hiç bir işe yaramam. Öylece çürür giderim" diye
tekrar etti.
Kadın
gözlerini ufkun ötesine doğru yönelterek
"çürümek mi, ayaklar altına düşmek mi?" diye sordu. "Hangisi daha kötü?"
Adam "düşen bilir" dedi. "Düşmediysen bilmezsin, bilemezsin...
Bana gelince, çürümekten korkmuyorum ki... Çürüyüp toprağa karışırsam, bir
sarmaşığın, bir çiçeğin, herhangi bir bitkinin büyüyüp çevreyi yeşertmesine
katkıda bulunurum. Bu da güzel" dedi.
Sonunda
ikisi de mutluydu.
Tevazuda
tevazu ile anlaşmışlardı.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder