2 Şubat 2014 Pazar

KADIN VE ERKEK

            KADIN VE ERKEK
                                                                                                                                                               Fahri SAKAL
                Adamların nicesi üstünlüklerini, marifetlerini, maharetlerini anlattı durdu. Kimi servetiyle, kimi yakışıklı oluşuyla, kimi de makam ve mevki itibarı ile mağrur ve mütebessim halde kendilerini kadınların gönül ülkesine sundular. Hiç bir hanımefendiyi etkileyemediler. Kadınlar da aynı hal ve tavır içinde beyefendilere tepeden baktılar. İçlerinde çok güzel olanları da vardı, asaleti ve görünüşüyle göz kamaştıranları da... Her biri farklı bir dilber, şuh ve dildade idi.  Hepsi itici bulundular. Kimse kimseyle anlaşamadı.
                Adamlar Kaf dağının ardında kendi Mehlikaa Sultanlarını ararken, kadınlar muhayyel diyarlardan gelmesi gayri muhtemel beyaz atlılarını bekler gibiydi.
                ***                                                                                                                                                  
                Sonunda bir gün,
                Bir kadın tam bir iyi niyet ve masumiyet içinde "aramızda ne fark var ki" diye sordu.
                Adam, kadının muamma dolu gözlerine bakarak "sen bir sarmaşıksın, yeşil ve canlısın. Hayat dolusun. Ben ise bir kuru ağaç gövdesiyim. Ne canlılığım ne de yeşilliğim var. Gittikçe yaşlanacağım, sonra ölüp çürüyeceğim" dedi.
                Kadın "hayır" dedi. "Tutunacak bir ağaç gövdesi veya duvar olmazsa sarmaşığın hali ne olur? Sen olmazsan ben yerlerde sürünürüm. Ayaklar altında çiğnenirim. Sana tutunursam yükseklere çıkarım; yerden, ayaklar altına düşmekten kurtulurum."
                Adam "bana tutunursan yükselirsin, ama bana da hayat verirsin" dedi. "Sen olmazsan ben hiç bir işe yaramam. Öylece çürür giderim" diye tekrar etti.
                Kadın gözlerini ufkun ötesine doğru yönelterek "çürümek mi, ayaklar altına düşmek mi?" diye sordu. "Hangisi daha kötü?"
                Adam "düşen bilir" dedi. "Düşmediysen bilmezsin, bilemezsin... Bana gelince, çürümekten korkmuyorum ki... Çürüyüp toprağa karışırsam, bir sarmaşığın, bir çiçeğin, herhangi bir bitkinin büyüyüp çevreyi yeşertmesine katkıda bulunurum. Bu da güzel" dedi.
                Sonunda ikisi de mutluydu.
                Tevazuda tevazu ile anlaşmışlardı.
                               


                 

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder