STATÜKO’NUN “MENE TEKEL PERES”İ
Doç. Dr. Fahri SAKAL
Babil
binlerce yıl boyu dünyanın en büyük ve en mamur şehri olmanın verdiği güven ve
kibirle asma bahçeleri ve efsanevi kulesinin gölgesinde ihtişamını sürdürürken
Melik(kral) Baltazar da mağrurane eğlence âleminde içtiği şaraplarla sarhoş ve
dilberlerin danslarını izlerken mest haliyle kendinden geçmişti. Açlık ve
sefalet içindeki köleler onlara hizmet ederken, şuh nedimeler ve sâkîler iyş ü
işret demini ve mey meclisini tamamlıyorlardı. Derken mest ve mahmur gözler
duvarda görünmez bir elin yazdığı alevden bir yazı görürler: Mene, Tekel Peres. Herkes irkilir. İlmi
irfanı yettiğince okumaya çalışırlar, ancak hiç kimse ne demek olduğunu
anlayamaz. Baltazar hayret içinde kalmıştır. Bilge Danyal çağrılır ve sorarlar.
Danyal Peygamber tarihin en meşhur şifrelerinden biri olan bu üç ateşten
ifadeyi okur ve açıklar. “Mene:
Tanrı buyuruyor ki, hâkimiyet yılların sayıldı ve sona erdirildi, Tekel, tartıldın hâkimiyet için
yetersiz bulundun; Peres, ülken
Medler ve Persler arasında taksim edildi.” Sonrası malum, o gece bir isyan
çıkar, Baltazar öldürülür, sonrasında Persler Babil’i işgal ederler…
Bizdeki
mevcut siyasi durum nedense bana Babil ve Baltazar’ın hazin sonunu
hatırlatıyor. Ülkelerini batırmış insanların, geçmişte birbirlerini kurşunlamış
militanların, büyük ekonomik krizden sorumlu politikacı ve bürokratların siyasi
söz ve tavırlarını bir yere kadar anlıyorduk. Ancak şimdilerde işbirliğine
girmeleri, merkez sağa küfredenlerin bu cenahın adamlarını kendi inanmış yoldaş
ve ülküdaşları yerine milletvekili adayı göstermeleri anlaşılır değildir. İki
partiye birden dışarıdan bir babanın eli değmiş gibi bir manzara seziliyor.
Kelin ilacı olsa kendi başına sürer. Bu adaylar CHP ve MHP’ye kesinlikle oy kazandırmayacaktır.
Bunu hepimiz biliyoruz. Kendileri de biliyorlar. O halde bu iki fırkanın içi
neden davalarına inanmayanlarla dolduruldu diye sormak gerek.
Bu sorunun
cevabını alınca görüyoruz ki Türkiye’de Ergenekon bir vakıa imiş. İki cenah
birden onu savunmak için mevzilenmeye hazırlanıyor. Onu yani kendilerini,
statükoyu, yıllardır sövdükleri kurulu düzeni savunmak için yapılan bir aday
belirlenmesi söz konusudur. Statüko yeni dönemde direnişini daha sertleştirecek
ve değişim istemeyenler, düşman saflarda bile olsalar işbirliği yapacaklar. Dün
savundukları ve kendilerince haklı davalarını bugün statüko adına gerekirse
unutmaya hazırlar. Bu MHP bünyesinde bir yere kadar hazmedilebilir, çünkü onlar
lider böyle buyurdu denince, bu buyruğu sorgulamadan ona itaate amade bir
camiadır. Ama CHP’de neler olacağını gerçekten merak ediyoruz. Yıllardır
duyduğumuz sloganlar ve söylemler, merkez sağın satılmışlığı, Amerikancılığı,
kapitalistliği, anti demokratlığı vs. bir yana sol ve sosyal demokrat sloganlar
nerede? Doğrusunu isterseniz “Dersimli analar” ne evlatlar doğurmuş, şimdi daha
iyi anlıyoruz. Birinci raund Dersimliler 3, Baykalcılar, sosyal demokrasi ve
ulusalcılık 0. Gollerin pasını da verenler kendileridir.
Sertleşmenin
diğer belirtileri daha da vahimdir. Bu beyler rüzgâr ekiyorlar, fırtına
biçeceklerini bile bile. Türkiye’yi karıştırmak ve 70 ve 80’li yılları geri
getirmek için ellerinden geleni arkalarına koymuyorlar. Öğrenci grupları oluşturuluyor ki bu
uygulamalar darbeci ve Ergenekon’cu istikamette “öğrencileri kullanalım”
kararının gerçekleştirilmesidir. Bu azınlık sanki iktidar partisini sokağa
çıkamaz hale getirmek ister gibidir. Başbakan stat açılışına gider, ıslıklanır,
adı demokratik tepki olur. Rektörlerle toplantı yapar, militanlar öğrenci
kimliği altında orayı basmak ister. Bazılarına yumurta kimine de domates
atarlar. Yüzde 1 oyu olmayan en uçta sol partilerin temsilcileri yıllardır
üniversitelerde konferanslar verir, geniş sağ çoğunluk demokratik olgunluk
gösterir; ama şimdi yüzde 48 oyla iktidar partisini akılları sıra hiçbir yerde
konuşturmamaya çalışırlar. Ya o yüzde 48’lik gruba yakın duranların da desteği
ile oluşacak yüzde 75’lik çoğunluk da bu militan azınlığı protesto etmeye
kalkarsa, o zaman gidecek yerleri kalmayacağını düşünmezler mi? Sen şirretlik
yaparak yüzde 1 veya koalisyonunla birlikte 3’lük bir azınlık olarak insanları
protesto etmek adı altında rahatsız ediyorsan bu senin ne kadar müsamahasız ve
anti demokrat olduğunu gösterir. Bu hoşgörüsüz ve militan tavır kendilerinin
karşısındaki 75’lik camiada olsa ne olur, diye düşünmeleri veya akıl
hocalarının kendilerini uyarması vakti geçmektedir.
Son
günlerde bu zihniyet Sayın Başbakan’ın kerimelerine de tiyatro salonunda aynı saygısız
tavırla hakaret etmiştir. Bunlar gerçi ezelden beri böyle idiler. Halk düşmanı,
din düşmanı ve medeniyet düşmanı idiler. Halk düşmanı olduklarını Tek Parti
döneminde halka “Haso-Memo”, “kasketliler”, “baldırı çıplaklar” diyerek
ispatladılar. Biz bu tavırlarını Tek Partinin Muhalefet Anlayışı adlı
kitabımızda anlatmış bulunuyoruz. Aynı anlayışlarının elan sürdüğünü de
“göbeğini kaşıyan adam”, “bidon kafalılar”, “Türkiye’nin yüzde yetmişi aptal”
“çobanın oyu…” gibi sözlerle ve bazı entellerin Baltazar gibi “tıksırıncaya
kadar” içip sarhoş olamadıkları için yurdu terk etme isteklerinden anlıyoruz.
Din düşmanı olduklarını Sultan Ahmed ve Selimiye’yi müzeye çevirme
hesaplarından ve İstanbul’da birçok camiyi mühimmat deposu olarak
kullanmalarından anlıyoruz. Tapınak Fahişeleri benzetmesini Fatih’deki Camilere
ve cemaatlerine yakıştıran kadına verdikleri destekten anlıyoruz. Medeniyet
düşmanı olduklarını kendilerinin dışında herkesi gayri meşru yolda gören ve tek
partili rejimi hala kutsayan hallerinden anlıyoruz. Tiyatro veya diğer
sanatları kendileri gibi düşünmeyen ve giyinmeyen, mesela başörtü takan
birilerinin izlememesini düşünmelerinden anlıyoruz. Her ciddi yatırım
karşısında ona “hayır” çeken ve Türkiye’ye yatırım gelecek diye ödlerinin
kopmasından anlıyoruz.
Bütün
bunlar statükonun Türkiye’yi germeye odaklandığını gösteriyor. Farklı
görüşlerdeki kurulu düzen sahipleri işbirliği yaparak 1908’den beri gelen
iktidarlarını sürdürmek istemektedirler. Ancak biz Hasolar veya yanı
başımızdaki Memolar da artık felsefe, iktisat, tarih, sosyoloji, sanat, bilim
ve benzeri alanlarla meşgul olup ilim irfan ediniyoruz. Bu günün Türkiyesi’nde
yaşayan insanlar sevdiği liderin idamı için oy verirken neye “evet” dediğini
bilmeyen insanlar değildir.
Statüko
direnmek için kölelerini tahrik ediyor, toplumu germeye çalışıyor. Müthiş
iktidarını sürdürme yolunda akıl almaz işler yapıyor. Asıl beklentimiz
kölelerin uyanmasıdır.
Duvarda
MENE TEKEL FERES ibaresi tam aşikâr olarak seçiliyor. Ancak mahmur, mağrur ve
kibirli elit onu fark edecek mi? Bilemiyoruz. Okuyacak ve onları uyaracak bir
Danyal da yok.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder