14 Şubat 2014 Cuma

           YÖK YASASI
                                                                                                                       Doç. Dr. Fahri SAKAL
YÖK Yasasının ve üniversite sistemimizin değişikliğe ihtiyacı olduğunu hemen herkes biliyor. Darbe dönemi ve zihniyeti ürünüdür, insan merkezli ve demokratik değildir, vesayetçi ve elitçidir falan. Bu doğrultuda geçenlerde üç farklı şehirde, (Antalya, Ankara ve Samsun) toplantılara katıldım. Bu toplantılarda bende iyi niyetli çalışmaların sonunda dağın fare doğuracağı şeklinde bir kanaat hâsıl oldu.  Bilhassa bu alanda ciddi çalışması veya tecrübesi olmayanların bile dinlenmesi boşuna zaman kaybından başka bir şey değildir.  Böyle yerlerde insanlar kendi özlük haklarını öne alıp, ona göre çok indî mütalaalar serd edebiliyor. Mesela Ankara’da “yardımcı doçentlerin 1. dereceye kadar çıkmaları önündeki engeller kaldırılsın” talebine salonda bulunan 17 kişinin 7 si karşı oy kullanmıştı. Bunun neresini düzelteceksin ve bu adamları ne diye dinleyeceksin? Bir defa yardımcı doçentlerin önündeki bu engel kaldırılmış, bu arkadaşların haberi yok. Ayrıca buna bir öğretim üyesi ne diye karşı çıkar? O yardımcı doçent öğretmen olsaydı, 1. dereceye çıkıyordu; üniversiteye geldiği ve doktora yaptığı için çıkamıyor olması, resmen 12 Eylül anlayışının aptallığının bir göstergesidir. Bir süre bu haksızlığın geçerli olmasına mı yanalım, hala bazı öğretim üyelerinin bunu desteklemelerine mi kızalım! Neyse, bunu yazmamızın nedeni geniş kitlelerin görüşünü alacağız diye hazırlığı olmayan herkesi bir yerlere çağırıp kurumlara masraf ettirilmemesini göstermekti.
Biz bu yazıyı yasa yapıcıların işlerini kolaylaştırmak için yazdık. Uzatmadan bazı kestirme tekliflerle işin bitirilmesi daha hayırlı olacaktır. Bunun için yapılacak ilk şey mevcut yasada şikâyeti mucip halleri alıp sadece onları tartışmak ve düzeltmektir. Bunu yaparken merkeziyetçiliği ve bürokrasiyi azaltmayı, demokratik ve çağdaş taleplerin önünün açık olduğunu ifade etmeyi, devlet, vakıf, özel ve yabancı üniversiteler arasında rekabeti teşvik etmeyi ve farklılıkları kabul ederek yarışmalarına yol açacak ve rekabetçi ortamlar sağlayacak yasa maddelerini yazmalarının iyi olacağını düşünüyoruz.
Bunların dışında bazı önemli değişiklikler de yapılmalıdır. Üniversitenin evrensel anlamına gelen Latince bir kökten türediğini herkes biliyor. O halde evrensel bilgi ve kuralların geçerli olduğu, o bilgilerin öğrenildiği bir mekân olmalıdır. İndoktrinasyon (beyin yıkama) usûl ve bilgilerinin hiçbir şekilde öğretilmediği; bilgi, fikir ve yeteneklerin özgürce kazanıldığı; farklılıklara saygının öğretildiği; hiçbir fikrin ve inancın ne hocalar tarafından ne de devlet tarafından yasaklanmadığı yerler olmalıdır.

Bu çerçevede Üniversitelerde Atatürk İlkeleri ve İnkılap Tarihi dersi yerine gerçek anlamıyla bir Demokrasi Tarihinin okutulması evrensel eğitime daha uygun olacaktır. Bir dönem demokrasi fikri ve kuramları, diğer dönemde Dünya ve Türk Demokrasi Tarihinden seçme bazı bilgiler her açıdan daha yararlı olacaktır. Bu derste sivil ve açık toplumun yararları bireysel özgürlüklerin alfabesi olacak temel bilgiler Türkiye’de antidemokratik davranış ve hareketleri caydıracağı gibi siyasi tarihimizde lekeler bırakan darbe ve muhtıraları da önlemede yardımcı olacaktır. Liselerde öğretilen bu dersin, üniversitelerde tekrar edilmesinin hiçbir yararı olmadığı bellidir. Vaktıyla İnkılâp Tarihi dersinde “Mudanya Mütarekesinin Maddelerini değerlendiriniz” şeklinde sorduğumuz bir soruya öğrencilerden birinin verdiği cevap şöyledir:”Budunyalılar Osmanlılarla savaş etmek istedi. Osmanlılar dedi ki, siz bizimle savaşamazsınız. Bunun üzerine Budunyalılar İngilizlerden yardım alıp Osmanlılarla savaşa gireceklerini söylediler…” Evet, bu bir üniversite öğrencisinin cevap kâğıdıdır. Belge olarak arşivimizde saklıyoruz. Bir başkası da şunları yazmıştı: “Osmanlıda kral vardı. Kralın adamları sokaklarda geziyor, halkın sokakta gezmesini yasaklıyorlardı.” Ama bu kâğıdı maalesef bu güne kadar saklayabilmiş değilim. Meslektaşlarımızın bu türlü anıları muhakkak vardır.  Özel arşivimizde sakladığımız birinci öğrencinin sınav kâğıdı anaokulundan doktora sonuna kadar öğretemediğimiz Cumhuriyetimizin kuruluş hikâyesinin hazin bir anlatımıdır. Kimse ideolojik bahanelere sığınmasın. Atatürk’ün fikir, icraat ve ilkelerini de içine alan, evrensel bilim mantığına göre yazılmış bir demokrasi tarihi okutulması hem eğitim sistemimiz için, hem de rejimimiz için daha hayırlı olacaktır.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder