AYDINLARI VAR
Dr. Fahri SAKAL
Aydınları
var, yatıp kalkıp gericilikle mücadele mangası gibi çalışırlar… Ama kendi
ideolojilerinin dışında olanlara hayat hakkı tanımazlar. Tek fikirli, tek
ideolojili bir ülkenin ilerleyemediğini bilmezler.
Aydınları
var, ilerici, yurtsever… Ama sermayenin yerlisine de yabancısına da karşıdırlar,
yabancı sermaye ülkeye gelecek de kalkınma başlayacak diye ödleri kopar. Sözde
“bilimsel” kafalıdırlar, ama dünya 16. sı olan ekonomimizin en büyük bankasının
dünya 170. si olduğunu bilmezler; bilseler de buna rağmen hala yabancı
sermayeden nefret ettiklerini söyleyebiliyorlar ve bu “bilimsel” kafalar”(!)
bunun en keskin gericilik olduğunu açıklamazlar.
Aydınları
var, “Türkün Türk’ten başka dostu yok” sanır, böyle olsa bile, bu itirafının
dahi bir gaf olduğunu düşünemez. Neden dostsuz kaldık diye kendilerine soracak
kültürleri yok.
Aydınları
var, mevsimlik elbise gibi coğrafyaları yön değiştirir. Kah batıcıdırlar, kah
doğucu, kah kuzeyci, şimdi de Türkiye’nin AB yolunu tıkamak için “İran ve Rusya
ile bir pakt” kurma hayali güderler. Gerçi bu fena bir fikir sayılmaz. İran’da
mollaların peşinde saf tutmuş olarak, Türkiye’de birikmiş ömürlük namazlarını
kaza ederken onları hayal etmek… Neyse…
Aydınları
var, hâlâ neci ve kimin nesi olduğuna karar verememiş! İşlerine gelince
kendileri demokrat, işlerine gelince başka demokratlar için “demokrasiye sığınan hainler” derler ve onlar
o zaman cumhuriyetçi olurlar.
Aydınları var,
memleketin elitist semtlerine sığınmış, halkın ancak kapıcı olarak girebildiği
villalarda, ama halkçı…
Aydınları
var, milli mefahire söver, ancak ulusalcı.
Aydınları
var, “ulusalcı” nın “nazionaliste” ile
aynı anlama geldiğini bilmez. Onun da kısaltması “Nazi”dir, bunu hiç düşünemez.
Aydınları
var, cami avlusunda bulunmuş çocuk gibi, atalarını tanımaz, ırkçı olduğu için
de kanından şüphe eder. Düşünmez ve bilmez ki, çağdaş bir toplumda da, çağdaş
bir milliyetçilikte de, çağdaş bir demokraside de kanın yeri yoktur.
Aydınları
var, bir on yıl demokrat, diğer bir on yıl cumhuriyetçi, bir dönem bazısı
Leninci olurken, kimi Ho amcalarının yasını tutmakta, kimi Yoldaş Fidel’in
“tencere devrimi”nin ne kadar bilimsel sosyalizm “içerikli” olduğunu sayıklar,
kimi de bir bakarsın önce Maocu, sonra Atatürkçü… Beka vadisinde terörist
çizmesi yalamaktan Berlin’e Talat Paşa
mitingine terfi etmiş.
Aydınları
var, “Türkiye Halkları” mensubu iken bir “brifing” sonrası aniden “ulusalcı”
olmuş!
Aydınları
var, ordu, militanlarını takip ederken asker düşmanıdır; “Asker köylüye dışkı
yedirdi” haberleri yazan İstanbul Pravdasını zevkle okur, sonra siyasi
rakiplerini meşru yollardan yenemeyince askere sarılır. Dün askerin
teröristleri takip için bile olsa, üniversite kampusuna giremeyeceğini
haykırdıklarını unuttuk sanır, bugün gençliği generallerin rahle-i tedrisine
emanet eder.
Aydınları var,
dini milletin dinine benzemez. Selimiye’yi bile “başka amaç için kullanma”
hayali güder! Sultan Ahmet-i resim galerisi yapıp bazı godoşların o ulvi
mekanda “resim sergisi” adlı saçmalıkları karşısında sarhoş olup kusana kadar
içerler ve bunu çağdaşlık sanırlar.
Aydınları
var, maalesef bütün bunları Atatürkçülük sanır.
Aydınları
var, milletin namus anlayışını “cinsel özgürlük bağlamında” değerlendirir;
namus anlayışı milletten farklı.
Aydınları
var, milletin ahlak anlayışını batıl sanır; ahlakı bize benzemez; hatta
“dilleri var bizim dile benzemez.”
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder