12 Şubat 2014 Çarşamba


AYDINLARI VAR
                                                                     
                                                                                             Dr. Fahri SAKAL


Aydınları var, yatıp kalkıp gericilikle mücadele mangası gibi çalışırlar… Ama kendi ideolojilerinin dışında olanlara hayat hakkı tanımazlar. Tek fikirli, tek ideolojili bir ülkenin ilerleyemediğini bilmezler.
Aydınları var, ilerici, yurtsever… Ama sermayenin yerlisine de yabancısına da karşıdırlar, yabancı sermaye ülkeye gelecek de kalkınma başlayacak diye ödleri kopar. Sözde “bilimsel” kafalıdırlar, ama dünya 16. sı olan ekonomimizin en büyük bankasının dünya 170. si olduğunu bilmezler; bilseler de buna rağmen hala yabancı sermayeden nefret ettiklerini söyleyebiliyorlar ve bu “bilimsel” kafalar”(!) bunun en keskin gericilik olduğunu  açıklamazlar.
Aydınları var, “Türkün Türk’ten başka dostu yok” sanır, böyle olsa bile, bu itirafının dahi bir gaf olduğunu düşünemez. Neden dostsuz kaldık diye kendilerine soracak kültürleri yok.
Aydınları var, mevsimlik elbise gibi coğrafyaları yön değiştirir. Kah batıcıdırlar, kah doğucu, kah kuzeyci, şimdi de Türkiye’nin AB yolunu tıkamak için “İran ve Rusya ile bir pakt” kurma hayali güderler. Gerçi bu fena bir fikir sayılmaz. İran’da mollaların peşinde saf tutmuş olarak, Türkiye’de birikmiş ömürlük namazlarını kaza ederken onları hayal etmek… Neyse…
Aydınları var, hâlâ neci ve kimin nesi olduğuna karar verememiş! İşlerine gelince kendileri demokrat, işlerine gelince başka demokratlar için  “demokrasiye sığınan hainler” derler ve onlar o zaman cumhuriyetçi olurlar.
Aydınları var, memleketin elitist semtlerine sığınmış, halkın ancak kapıcı olarak girebildiği villalarda, ama halkçı…
Aydınları var, milli mefahire söver, ancak ulusalcı.
Aydınları var, “ulusalcı” nın  “nazionaliste” ile aynı anlama geldiğini bilmez. Onun da kısaltması “Nazi”dir, bunu hiç düşünemez.
Aydınları var, cami avlusunda bulunmuş çocuk gibi, atalarını tanımaz, ırkçı olduğu için de kanından şüphe eder. Düşünmez ve bilmez ki, çağdaş bir toplumda da, çağdaş bir milliyetçilikte de, çağdaş bir demokraside de kanın yeri yoktur.
Aydınları var, bir on yıl demokrat, diğer bir on yıl cumhuriyetçi, bir dönem bazısı Leninci olurken, kimi Ho amcalarının yasını tutmakta, kimi Yoldaş Fidel’in “tencere devrimi”nin ne kadar bilimsel sosyalizm “içerikli” olduğunu sayıklar, kimi de bir bakarsın önce Maocu, sonra Atatürkçü… Beka vadisinde terörist çizmesi yalamaktan  Berlin’e Talat Paşa mitingine terfi etmiş.
Aydınları var, “Türkiye Halkları” mensubu iken bir “brifing” sonrası aniden “ulusalcı” olmuş!
Aydınları var, ordu, militanlarını takip ederken asker düşmanıdır; “Asker köylüye dışkı yedirdi” haberleri yazan İstanbul Pravdasını zevkle okur, sonra siyasi rakiplerini meşru yollardan yenemeyince askere sarılır. Dün askerin teröristleri takip için bile olsa, üniversite kampusuna giremeyeceğini haykırdıklarını unuttuk sanır, bugün gençliği generallerin rahle-i tedrisine emanet eder.
Aydınları var, dini milletin dinine benzemez. Selimiye’yi bile “başka amaç için kullanma” hayali güder! Sultan Ahmet-i resim galerisi yapıp bazı godoşların o ulvi mekanda “resim sergisi” adlı saçmalıkları karşısında sarhoş olup kusana kadar içerler ve bunu çağdaşlık sanırlar.
Aydınları var, maalesef bütün bunları Atatürkçülük sanır.
Aydınları var, milletin namus anlayışını “cinsel özgürlük bağlamında” değerlendirir; namus anlayışı milletten farklı.
Aydınları var, milletin ahlak anlayışını batıl sanır; ahlakı bize benzemez; hatta “dilleri var bizim dile benzemez.”


Hiç yorum yok:

Yorum Gönder