12 Şubat 2014 Çarşamba



          EGOSANTRİZM HASTALIĞI

                                                                                                                     Dr. Fahri Sakal

           
            Egosantrizm, Türkçe’ye “ben merkezcilik” olarak çevrilmektedir. İnsan davranışlarını inceleyenler bu tarzı bir çeşit gelişme yetersizliği veya bozukluğu olarak değerlendirme eğilimindedirler. Daha çok Üçüncü Dünya aydınlarında görülen bu hal bir hastalık boyutuna kadar varabilir, ki bu durumdakiler kendilerini bir çırpıda “ülkeyi kurtarmaya kadir” sanırlar. İlmi ve fikri olarak yetersiz ve bir ideolojiye angaje tiplerdir. Vasıfsızlıklarının farkında değildirler ve Osmanlıların “kişi noksanını bilmek gibi irfan olmaz” sözü böylelerine bakıldıktan sonra alınan ibretin ifadesidir.
            Bunlar bir ideolojiye angajedir, demiştik. Ben böylelerine “homoideolojikus” diyorum. Bir fırsatını bulup ta bir kuruma hakim olduklarında oradaki icraatlarından ne mal oldukları anlaşılabilir. Kendilerinin dışında hiç kimseye güvenmezler. Dolayısıyla dillerinden hiç demokrasiyi düşürmedikleri halde daima antidemokratiktirler. Kafalarına fikri sabit olarak yerleşmiş olan düşünce urları, öyle bir kansere dönüşür ve öyle hızlı yayılır ki, hepsi uzaktan kumanda ile yönlendiriliyor sanırsınız. Milletten destek bulamadıkları zaman millete de “Haso-Memo”, “baldırı çıplak” veya “bidon kafalılar” diye hakaret edebilirler. Belli kurumları bir ele geçirmeye görsünler, ülkede ciddi gerilim aracı olurlar. Mücadele ettikleri meşru güçlere karşı destek almak için on veya yirmi yıl önce küfrettikleri insanları, dünü unutma hastalığı olanları yanlarına çekmekte ustadırlar.
            Hep demokrasi, çağdaşlık ve ilericilik gibi geçerli kavramları kullandıkları halde, bu değerlerin gerçek mümessili değil, istismarcısıdırlar. Darbecidirler, her darbeden sonra militanlarını devlete biraz daha yerleştirirler. Halk düşmanıdırlar, her ellerine fırsat geçince halkın sermayesine ve inançlarına küfrederler, küfürbazlara “ödül” verirler. Halk bunları tanır, bunlar da halkı, bundan dolayı halkın servetine düşmandırlar. Darbe ile iktidara kıyısından köşesinden yaklaşınca, halk servetini sistemden çeker, piyasalar altüst olur, şaşırırlar. Sonra halkın benimsediği bir iktidar gelince, paralar tekrar sisteme sokulur ve saf saf “Allah Allah bu döviz nereden geliyor, ihracat artmadı da döviz nasıl bollaştı. Herhalde Saddam dövizlerini Türkiye’ye kaçırmış olmalı” derler. Vaktiyle aptal ve cahil icraatlarıyla yastık altına kovdukları dövizlerin gün ışığına çıktığını göremeyecek kadar ideolojik kördürler. Ekonominin üzerinde bir kamburdurlar. Yabancı sermaye ülkeye yatırım yapacak diye ödleri kopar.
            Şu sıralar Türkiye’de tekrar bu antidemokratik sesler yükselmeye başladı. Bu yazıyı lütfen kesip saklayın aziz okurlar. Eğer bu demokrasiye, değişime, AB’ye, yerli(Anadolu) ve yabancı sermaye yatırımlarına karşı olan çevreler sisteme tekrar el koyarlarsa döviz tekrar yükselecek, ülkemiz tekrar iflas edecek ve IMF borçlarına muhtaç duruma gelecektir. Birçok şirket batacak, işadamlarının TÜSİAD dışında olanları iflas ettirilecek, bazı banka ve şirketlere el konulacak, bunların işçileri işinden olacak… Ama hiçbir darbeci bürokrata hesap sorulmayacak, hiçbiri koltuğunu kaybetmeyecek, hiçbiri maaşından mahrum kalmayacaktır.
            Ve bu ülke su almaya devam edecek, batacağı zaman millet bir lider çıkaracak, ülkeyi batmaktan kurtaracak, üç- beş yıl yönettikten sonra, kıyıda bucakta el konulacak banka ve sermayeler oluşunca tekrar onları birilerine bu defa “Filan gazeteyi de sana verelim, Cumhuriyet’in 75. yılına, (af edersiniz o yılı geçtik!) 90. yılına bir katkın olsun” diye teklifler yapılacaktır. Sövdükleri sermayenin desteğini böyle kazanmaktadırlar.
            Tüm bunlar iktidar kavgasıdır. “Devlet İktidarı” ile Millet veya “Hasoların” iktidar için verdikleri kavgadır. Biz Haso’lar ve Memo’lar iktidar için kavga ve mücadeleyi henüz tam öğrenemediğimiz için bu ülkede bir azınlık tahakkümüne maruz kalıyoruz.

            

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder