15 Şubat 2014 Cumartesi

GÜÇLÜ TÜRKİYE İÇİN POLİTİKA ARAYIŞLARI:

 

MUSİBETİN ÖĞRETECEĞİ

                                                                                                                                           Prof. Dr. Fahri SAKAL


                Gazete sayfasında bir yaşlı Japon resmi duruyor; endişeli ve kederli yüzü teknoloji devi ülkesinin çaresizliğini ilan edercesine dalgın ve gözleri sanki ufkun ötesine bakıyor.  Kader nükleer felaketi önce onların üzerinde deneyip sonra insanlığa bu deneyden süzülmüş ve çıkarılmış bilgi olarak sunmaya azmetmiş, 1945’te Hiroşima ve 2011’de ise Fukuşima felaketleri ile o topraklara radyasyon ekip kanser biçmeye programlanmış gibi. Bunları düşünürken aklıma büyük usta Akira Kurosava geliyor, herhalde onun öğrencilerine veya ekolünden gelenlere yeni “Ağustosta Rapsodi” konuları ilham edecek bir musibet yaşıyorlar… Belki de on iki ay rapsodi veya kim bilir yıllar sürecek rapsodiler!
            Ama inanıyorum ki bu çalışkan, intizamlı, vakur ve milli geleneklerini çağın kültür emperyalizmine karşı korumayı en iyi bilen, ancak çağın bilim ve teknolojisini de gelenekleri ile en mükemmelce harmanlayan Japon dostlarımız, çok çok ağır faturalar ödeseler de bu dehşet-engiz felaketler silsilesinin de üstesinden geleceklerdir.
            Bu hadiseler dünyada ve Türkiye’de elbette çok tartışılacaktır. Özellikle nükleer santral karşıtları ellerinin güçlendiğini düşünmektedirler. Ancak bizim santral yapacağımız bölgeler 9 şiddetinde bir depreme şahit olmadığı gibi, şimdiki santrallerin hiç biri 1970 modeller gibi değildir. Evet, çevreci olmalıyız, zaten bu yazı da sonuna kadar okununca görülecektir ki, çevreci bir yazıdır. Ancak bizim çevreciler her şeye karşı olduklarından, onların argümanlarını tartışmayı gereksiz buluyoruz. Nükleer, termik, hidrolik v.s. santrallerin hepsine karşıdırlar. Ancak çok pahalı ve ithal doğal gazla çalışan çevrim santrallere nedense karşı çıkmıyorlar. Fakat bu bir düşman oyununa benziyor. Türkiye enerjide dışa bağımlı kalsın ve pahalı elektrik tüketsin ki ekonominin pahalı enerji yüzünden rekabet gücü zayıf olsun mu istiyorlar?
            Türkiye’nin acil ihtiyaçlarından biri, bol ve ucuz elektrik üretip, sanayi ve ekonominin üzerindeki enerji fiyatlarından kaynaklanan maliyet artışlarını gidermesi ve ekonomimizin dünya pazarlarında rekabet gücünü artırmasıdır. İkinci ihtiyaç ise artık ufukta görülmüş olan elektrikli araçların yaygınlaştırılması ve otomobilden otobüse, kamyondan trene kadar her türlü kara taşıtlarının elektrikle işletilmesi yoluyla eksoz gazlarından ve pahalı yakıtlardan kurtulmamızdır. Bunun için de şimdilerde Almanya kaynaklı güneşten elektrik üreten sistemlerin Almanlarla anlaşılarak Türkiye’de üretilmesi gerekiyor. Ancak basından takip ettiğimiz kadarıyla bunlar henüz çok pahalıdır. Çözüm için bunların Türkiye’de üretilmesi ve o tesislerde çalışanların ücretleri ve diğer işletme giderleri büyük ölçüde sübvanse edilerek bu güneş pillerinin ucuza mal edilmesidir. Bunların ucuza mal edilmesi ve Anadolu’nun küçük akarsularında verilen ruhsatlarla “dere akar Türk bakar” devrinin bitirilmesi ve diğer ucuz elektrik üretme imkânlarının sonuna kadar değerlendirilmesiyle bol ve ucuz elektriğe ulaşmalı ve elektrikli araçları yaygınlaştırmalıyız. Hatta şu andan itibaren petrol aramalarına ayrılacak sermaye güneşten elektrik üretimine ve elektrikli oto üretimine ayrılsa, Türkiye bu işten daha kârlı çıkacaktır.
            Bunun ekonomiye de büyük katkısı olacak, ezeli derdimiz olan cari açığa da bu yolla çözüm bulunacaktır.

            Bol güneşimizden faydalanarak ucuz elektriğe kavuşmalı ve elektromobillerle temiz ve ucuz ulaşımı gerçekleştirmeliyiz. Tertemiz, yemyeşil, müreffeh ve güçlü bir Türkiye artık mümkündür ve ufukta belirmeye başlamıştır.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder